Çocukların dünyası kendi anne ve babalarıdır.
Dünya onlar için iki kişiden ibarettir. Anne rahmine düştüğü anda bebek; annelik hissi, koruma içgüdüsü, merhamet ve anaçlık gibi duygu ve dürtüler bir kadına hormonları gereği eklenirken babalarda bu durum çok daha farklı seyredebilir. Aslında bebek doğduktan sonra ki süreçlerde ebeveynler arasında ki iletişimsizliği ya da anlayışsızlığı da temelinde bu durum oluşturur.
Çünkü babalar bebeklerin 6 aylık olduğu zaman dilimlerinde tam olarak bu hislere sahip olabilmektedirler. Çünkü artık kendisine tepki verebilen, gülümseyen, ağlasa da sebepleri bilinir olan candan bir parça var olmuştur onlar içinde… Onu anlayabilir, ihtiyaçlarına, öz bakımına destek olabilir hatta oyun kurup yönetebilir olduğu kısımlardan keyif almaya başlayabilmişlerdir artık.
Anne baba çocuk üçlüsünde dengeler yerine oturmaya 6 aydan sonraki zamanlarda başlar. Çocuğunun gelişimi, ek gıdaya geçiş dönemi, kendi kendine vakit geçirebilir duruma gelmiş olması annedeki baskın hormonların azalması, babanın da ortama dahil olmasıyla kendi dünyasını oluşturmaya başlar bebek..
En saf sevgi..
En temel sevgi..
En karşılıksız sevgidir aslında..
Kendi dünyasını kurmaya başlayan çocuğun iki dev başrolü vardır.
Anne ve babasından birçok, bilinçaltı kayıtları dediğimiz 0-6 yaş döneminde temelini oluşturduğumuz kayıtları depolamaya başlar. Beklentisiz sevgiyi, değer ve değersizlik algısını aldığımız ve oluşturduğumuz zaman dilimidir. Dünyası iki kişiliktir o yüzdendir ki ‘’ benim annem, benim evim, benim oyuncağım, vermem, git’’ kısımları tamamen dünyasında kurduğu benlik algısındandır.
Bir de aslında çoğu şeyin yolunda gitmediği ve ne yazık ki agresyonun yüksek olduğu evler vardır. Bu evlerde ise çocuk sinir, gerginlik, agresyon gibi duyguları öğrenir. Oysaki ilk olarak öğrenmesi gereken duygu elbette bunlar değildir. Ama ne yazık ki onun dünyası budur ve öğretilen his, aktarılan duygu da sonuç olarak bu olacaktır ve yine ne yazık ki bu şekilde büyümesi de kaçınılmaz bir sondur.
İlk his olarak sevgiyi öğrenen çocuğun birey olduğunda yaşadıkları ve yaşattıkları ile agresyon dolu bir evde büyüyen çocuğun birey olduğu zaman ki yaşadıkları ve yaşattıkları elbette ki farklı olacaktır.
Birinin dünyasının temelini sevgi gibi iyi hisler oluştururken bir diğerinde maalesef yetişkinken dahi altından kalkamayacağımız, hissettiğimiz de bizleri dahi rahatsız eden o bunaltıcı hisler oluşturur.
Sonra yetiştirdiği çocuktan rahatsız olan ebeveynler olarak mutsuz hayatlara sahip oluruz. Oysaki biz kurduk o dünyayı hatta ellerimizle teslim ettik belki kendi bilinçaltı kayıtlarımızdan, belki kendi sevgisizliğimizden ama yine de bizden…
Örneklendirecek olursak aslında net olarak şudur;
Babası ile ödev yaparken strese giren çocuklar, çocukları ile ödev yaparken strese sokan baba olurlar.
Ödevini yapmadığı için babasına şikâyet edileceğini annesinden duyan çocuklar, hiç bu cümleyi kurmadan çocuklarını babalarına şikâyet eden anne olurlar.
Kendi dünyasında kendine rol model olarak anne ve babayı alan o iki kişilik dev kadroyu minicik yüreğine yerleştiren çocuklar, unutmayalım ki sadece bizim aynamızdır!.
İlk çocukluk dediğimiz dönemde taklit yeteneği oluşturan ve ikincil çocukluk dediğimiz dönemde ise bu yeteneği geliştiren çocuk yetişkin olduğunda tamamen hayatında anne ve babasının taklidi olarak yaşamaya devam eder. Elbette ki kendine birçok şey katar. Çünkü akademik alanda da sosyal akran uyumunda da ebeveynlerinin zamanından çok farklıdır artık işler..
Tıpkı kendi çocukluğumuzda çok daha rahat ortamlarda yaşadığımızı anlatıp, yeşile, ormana, dağa koşabilen çocuklar olduğumuzdan bahsedip, şimdi çocuklarımızın AVM cafelerinde sosyalleşebilmesi gibi.. ya da kendi çocukluk yıllarımızda insanların çok daha güvenilir olduğundan kapıda asılı anahtarlarımızla yaşadığımızdan bahsedip şimdi çocuklarımıza tanımadığın insanlarla konuşma demek zorunda kaldığımız gibi..
Yeşile, ormana, dağa koşmak istemeyen, ya da onları koruma çabası olmayan çocukları da biz doğurduk, o güvenilmez insanları da biz büyüttük aslında..
Biz değiştirdik dünyayı .. o iki kişilik dev kadronun bir başrolüde biziz.. Değiştirelim elbet!.
Ama çocuk saflığında, çocuk duygusallığında, çocuk merhametinde, o beklentisiz, çıkarsız saf sevgi ile var olalım o kadroda..
İyileştirme enerjisinin en özel bağı olan SEVGİ ile..